29 Nisan 2009 Çarşamba

Ramazan Ayının Önemi Yazı Dizisi 2

Ramazan ayı; Bizler misafir gibiymiş gibi yaşamısınİ öğretir. Çünkü insan oğullarından bazıları genç yaşta bazıları ise ihtiyatlıkta azrailin kucağına düşer, yani ecelİ gelip allah'a kavuşur, işte ramazan ayı bizlere kulluk şuurumuzu yerine getirmenin kaçınılmaz olduğunu hatırlatır ve Allaha inancımızı pekiştirip resullah'ın sünnetine yapışarak salih ameller işlemeliyiz, bu dünyadan er geç bir gün göçüp gideceğiz, öyle ise feyiz ve berekitine inandığımız bu ramazan ayında sürekli yiyip içmeyi bir bir an olsun terk ederek dini vecibebiz olan ramazan ayını oruçlu geçirip diğer kötü alışkanlıklarımı terkederek kurtuluşa ve hiç bitmeyen sonsuz hayatı kazanmak için azami gayret göstermeliyiz, çalışmamızı öğretir.

Bazı rivayetlerde Allahın Resulü biz Müslümanlardan iki şeyi istememizi emretmiştir, Bunlardan biri cennet’i istemeyi diğeri ise Cehennemden uzaklaşmayı istemiştir,

Diğer bir hadisi şerifte ise oruç tutanlar için dünyamızdaki denizlerdeki yaşayan balıkların bile dua ettiklerini, ifatar edinceye kadar onlar için bağışlanmalarını isterler. Görülüyorki islamin beş şartı olan oruç tutmanın ne kadar faziletli olduğunu fark edip sevabından mahrum kalmamalıyız.

Ahirete inanan insanların oruç tutmalarıyla imanlarının arttığı bir gerçektir. İnsanlığın neşe ve huzur içinde yaşamaları islamiyetin getirdiği üstün ahlak ile mümkün olmuştur, biz Müslümanlar yıllarca medeni saydığımız teknolojileri üstün olan milletlerin baskı ve zulümleri biz Müslümanları tanınamaz hale getirmiştir, bunun tek nedeni ise ramazan ayında inmeye başlayan kuranı kerimi unutup onu rafa kaldırmamızdır, artık Müslümanların silkinip kendine gelmesi elzem olmuştur.

26 Nisan 2009 Pazar

Ramazan Ayının Önemi Yazı Dizisi 1

Ramazan ayı'na yetişip de bu ayın feyiz ve bereketinden yararlanıp farz namazlarının yanı sıra nafile namazlarını çoğaltıp hatta varsa kaza namazlarımızı da eda etmenin yolunu arıyarak nefsimizi eğitip iyi bir kul olmaya çalışmalıyız.

Sizlere şunu söyleyebilirim. ki bu mübarek ayın Allah’ın kelamı ile özel bir münasebeti vardır. Bunda da anlıyoruz ki cenab-ı Allah bütün kitapları bu ayda indirmiştir. Nitekim kuranı kerimin tamamı levhu mafuzdan dünya semasına ve oardanda peyder pey yani azar azar 23 senede dünyaya inmiştir. Bundan başka Hz.İbrahime inen sahifeler, bu ayın birşnde veya üçünde verilmiştir. Davut as’a Zebur ramazanın 12.gün veya 18.gününde verilmiştir.

Hz. Musa as. Tevrat ramazan ayının 6.gününde hz. İs a as. İse İncil ramazanın 12. veya 13.gününde verilmiştir. Bundan anlaşılıyor ki bu mübaraek ayın allah’ın kelamı ile hususi bir münasabeti vardır. Bu nedenle ki biz Müslümanlar bu ayda kuran-ı kerimi çok çok okumalyıız. Hatta şunuda tüm Müslümanlar bilirler ki dört büyük meleklerden olan hz.cebrail a.s. Her sene ramazan ayında kuran-ı kerimin tammıını peygamber efendimize dinlettiridi. Bazı rivatyerlrde ise Cebrail a.s peygfamer efedinizden dinlerdi.

Kısacası mümkün mertebede bu ayda kuran*ı okumayı bilmiyorsak öğrenmenin yollarını, kuran okumayı biliyorsak ise kuran okumaya özel bir gayret göstermeliyiz.bu ayda peygamber efendimiz şu dört şeyi çokca yapmayı emretmiştir;birincisi kerlime şehadet. Tüm Müslümanlarca bilindği gibi zikirlerin en üstünüdür, hatta bir hadisi şerfite hz.musa as bir defasında allah’a şöyle dua etmiştir “allahım bana öyle bir dua öğret ki ben onunla seni zikredeyim ve dua edeyim” Allahu teala “la ilahe illal lah” Hz. Musa as “ bunu senin tüm kulların söylüyor ben ise özel bir zikir veya dua istiyorum” dedi. Allahu teala şöyle buyurdu “Ey musa! Yedi kat gökler ve orada yaşayanlar ve yedi kat yerler terazinin bir kefesine konsa kelimeyi Tayyibe de diğer kafesine konsa kelime-i Tayyibe ağır basar”

24 Nisan 2009 Cuma

Peygamber efendimizin oruca verdiği önem nedir

Her din ve her düşünce kendi tabilerine, yapmakla mükellef olacakları bibrtakım emirler ve nehiyler getirmiştir.Hak olsun batıl olsun bütün dinlerde az-çok bu mükellefiyet vardır.Bir dini ve düşünceyi temsil eden insan, bağlılığını ancak yapacağı bu fiillerle ortaya koyar.Hak ve hakikat dini olan İslamiyet de, temsilcilerine birtakım ibadetleri emir buyurmuş, Müslümanlığın bir şartı olarak, bunların yerine getirilmesini istemiştir.Kur’an-ı Kerim meseleleri icmali olarak ele alır.O’nu tafsil edecek olan Kitab’ın kendisine inzal olduğu Resulullahtır.Zira Kur’an en büyük müfessiri O’dur.Orucu bize Allah Rasulü nurlu beyanlarıyla anlatmış, bütün teferruatıyla ele almıştır.Burada orucun önemiyle alakalı Resulullahtan varid olan bir iki kutlu sözü aktarmaya çalışacağız.

Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre Resulüllah (aleyhisselatuvesselam) şöyle buyuruyorİ ‘’ Allah şöyle buyurdu: Ademoğlunun her ameli kendi içindir.Yalnız oruç müstesnadır.Onun mükafatını ben veririm.Zira yemesini ve nefsani arzularını , sırf benim için terk ediyor.Oruçlu için iki sevinç anı vardır:Biri iftar ettiği, diğeri de Allah’a kavuştuğu vakittir.Oruçlunun ağzının kokusu,Allah katında misk kokusundan daha hoştur.’’Evet oruç bu duygular içinde eda edilmelidir.

Oruç tutanın ağız kokusu açlıktan kaynaklanıyor.Kıyamet gübü Cenab-ı Hakk katında bu koku,miskten , anberden daha hoş daha nefis ve daha temizdir.Temiz ruhlar olan melaikenin arş u ferşi çınlattıracak bir velvele içerisinde Allah’a karşı kulluk vazifesini yaparken hoşlandıkları kokular vardır.Onlar gül kokusundan çiçek kokusuna, miskten anbere kadar güzel kokulardan hoşnut olurlar.Mele-i Ala’da güzel kokular sırlı hazineleri açan anahtar hükmündedir.Oruçlunun ağız kokusu da bu güzel kokular cümlesindedir.

Allah uğrunda yapılan her işin mutlaka bir sevabı vardır.Onun karşılıksız olacağı düşünülemez bile.Ama oruc için aynı şeyi söyleyemeyiz onun sevap yönüyle aynı dengi yoktur.

Yine orucun sevabına kasten Peygamberimiz başka bir hadisinde şöyle buyurmuşlardır: ‘’ Allah katında oruç kadar sevaplı bir ibadet yoktur’’

21 Nisan 2009 Salı

Oruç aç olanın halini hatırlatır

Oruç tutarken uzun bir süre aç kalıyor ve günlük yaşantımıza tüm hızıyla devam ediyoruz.Ramazan’dan önce yaptığımız işleri tekrar yapıyoruz fakat tek bir fark var o da aç olmamız..Şimdi bizler Ramazan ayı dışında günde kimisi 3 öğün kimisi 5 öğün vs tüketenleri düşünürsek Ramazan dışında aç olarak gezenlerin halini anlamamız mümkün değildir.Fakat oruçluyken açın halinden de anlarız , fakirin halinden de anlarız..Belki de bu 1 ay da bir açın bir fakirin nasıl bir ay geçirdiğini az çok anlayabiliyoruz..Bu yüzden oruç tutmak çok sevapkar bir ibadettir.

Oruç, bütün bir hayatını en seçkin ve lüks yemeklerle devam ettiren, hayatında hiç aç-susuz kalmayan, açlığın sıkıntısını hiç hissetmeyen, hatta belki açlığın nasıl bir şey olduğunu bile bilmeyen zengine, zamanın belirli günlerinde aç-susuz bırakmak suretiyle bizzat yaşayarak açlığın ve susuzluğun ne manaya geldiğini öğretir. Böylelikle zengin, fakirin durumunu anlayacak, aç-susuz kalmanın insana ne kadar zor geldiğini idrak edecek ve muhtacın yardımına koşacaktır. Bu şekildeki bir açlık (oruç), her türlü maddî imkâna sahip olan zenginlerin, fark u zaruret içinde olan kişilerin durumlarını anlamalarına, dolayısıyla onlara karşı olan tutum ve davranışlarının değişmesine, semahat hislerinin coşmasına, yardım etme duygusunun kabarmasına vesile olur. Zenginler bu davranışları sergilemeye koyulunca, fakirde zengine karşı olan haset ve kin duyguları izale olup bu iki sınıf arasındaki savaş diner, cemiyette sulh hakim olur. Hatta bir nevi fakir, zenginin malının koruyucusu olur.

Binaenaleyh oruç bu mevzuda da bizim his ve heyecan¬larımızı tahrik eder. Dolayısıyla zenginler kendileri gibi olmayanları görme fırsatını yakalar. Peygamber Efendimizin şu sözünü hatırlarlar: "Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir."

Ancak aç durulduğu zaman açın, susuz durulduğu zaman da susuzun halinden anlaşılır. Bu yönüyle de görüyoruz ki, Cenab-ı Hakk'ın emri istikametinde arzu ve isteklerimizi frenleme ve emirlerine uyarak oruç tutma, kendimizi bu yolda perhize alıştırma, içtimaî hayatımıza dönük olarak bizi çok mükemmel bir rükün haline, mükemmel bir toplumun mükemmel bir parçası haline getirir.

17 Nisan 2009 Cuma

Oruç Kişiye Ne Kazandırır

Orucun özellikle de ramazan orucunun ibadetler arasında özel bir yeri bulunmaktadır. İşte bize orucun kazandırdıklarıyla ilgili çok güzel bir yazı.

Yeryüzünün halifesi olarak yaratılan insan, Cenab-ı Hakk’ın sayılamayacak kadar fazla olan lütuf ve ihsanlarına mazhardır Onda melekî ve şeytanî dediğimiz iki uç nokta vardır Bu kısacık hayatında yapacağı amellerle o bu iki noktadan birinde karar kılacak ve akıbetini bu yönde hazırlamış olacaktır

Rahmeti sonsuz Allah’ın insana verdiği nimetlerden biri de onu kendi aklıyla baş başa bırakmayıp, yol gösterici olarak peygamberleri ve kitapları göndermesidir Bunlar vasıtasıyla insan, şeytani dehlizlerde gezmek yerine melekî ufukta pervaz edecek, böylece yaratılış gayesine muvafık hareket etmiş olacaktır

Bu gayeyi Kur’ân bizlere: “Ben cinleri ve insanları başka değil, (Beni bilip) Bana kullukta bulunsunlar diye yarattım ” (Zariyat 51/56) âyetiyle bildirmektedir Yani insanın mevcudiyetinin gayesi ibadet etmektir Yapılan bu ibadetlerin karşılığı Allah’tan beklenir İbadetlerin semeresi uhrevîdir, faydası orada görülecektir Bazı ibadet¬lere iktiran eden dünyevi faydalar katiyen o ibadetlere sebep ve gaye olamaz Bu sebepledir ki ibadetlerle insan, uhrevi yanı ağır basan kâmil kul durumuna yükselir Bu durumu korumak da yine ibadetlerle olur

İbadetlere iktiran eden, hiç düşünülmeden gelen fayda ve maslahatlar ise Hakim olan Allah’ın hikmetinin gereğidir O’nun bize olan tekliflerinde nice hikmetler gizlidir Namaza, hacca, zekâta ve oruca iktiran eden fayda ve maslahatlar hep bu perspektiften değerlendirilmelidir

Orucun sağlık açısından da kazandırdığı birçok şey vardır.Örneğin tüm günü aç geçirerek vücudun temizlenmesine kadar faydalı olabiliyor.İnsanlar orucu sadece ibadet olarak görmektense bedeni dinç tutma olarakta görmelidir..Allah katında oruçtan daha sevaplı bir ibadette yoktur.

14 Nisan 2009 Salı

Ramazan Orucunun Bozulması ve Kefareti

Oruç tutmaya niyetlenen kimselere borçtur oruç.Dolayısıyla hiçbir sebep bildirmeden mazaretsiz niyetlenmiş orucu bozmak büyük günahtır.Unutmamak gerekir ki orucun bozulduğu güne kaza edilmesi gerekir.Oruç her Müslümana Ramazan ayında farzdır.Orucu kasıtlı bozan birinin kaza ile birlikte bir de keffaret denilen iki kameri ay yani 60 gün aralıksız oruç tuması gerekir.

Oruca niyetlenmeyen yada niyetlenip de bozulan bir orucu sonradan günü gününe tutması gerekir.Bazen günlük hayatımızda da karşılaştığımız insanlar var normal bir şey miş gibi gayet rahatça orucunu bozabiliyor farkında olmadan da..Tüm müslümanlara farz olan bu orucu tutmak en büyük ibadet ve görevleridir.Kasden bozulan bir günlük Ramazan orucu yerine keffareti olarak iki ay aralıksız oruç tutması gerekiyor.

Mübarek Ramazan ayında herhangi bir özür bulunmaksızın oruç bozmak, büyük günahtır.Dolayısıyla Ramazan Ayının bu saygınlığını ihlal ettiklerinden dolayı bu ağır cezayla karşı karşıya kalmış olurlar ki, işte buna kefaret adı veriliyor.

Ayrıca keffareti sadece ödemek olarak algılamamız gerekir.Çünkü keffaret sayesinde onca fakir gözetiliyor, onlara yardımda bulunulması için önemli bir vesiledir.Günümüzde kölelik bulunmadığı için, öncelikle iki ay peş peş oruç tutulması oruca gğç yetşremeyecek durumda ise o zaman da normal olarak bir günde altmış fakiri yada bir fakiri altmış gün doyurmak suretiyle kefaret yerine getirilmesi gerekir.

Tabi ki bu keffareti yani cezayı yaşlılık zayıflık ve hastalıklardan dolayı yerine getiremeyen kimse, 60 fakiri sabah ve akşam olarak iki öğün doyurur.Doyurmak derken yedirmek kastıyla olacağı için yemek parasını fakirin eline vermekle de olur.60 fakir yerine bir fakiri 60 gün yedirmek de caizdir tabiki.

Unutmamamız gereken en önemli bir hususta oruç tutmaya bedeni gücü yetmeyen ve fakiri de doyuracak maddi gücü yetmeyen kimselerden keffaret cezası kalkar.Artık yapabileceği tek şey de Allah’tan af dilemek.

10 Nisan 2009 Cuma

İftar Nedir? Anlamı ve İftarda Yapılması Gerekenler

Ramazanda akşam yemeğine denilen iftar vakti.Akşam vakti girdiği zaman oruçlunun hemen iftar etmesi sünnettir.Resulü Ekrem önce iftar yapar daha sonra akşam namazını kılardı.İftarı vakti gelince hemen yapmada insanlara karşı gösterilen şefkat ve merhamet vardır.Sabahtan akşama kadar aç duran insanları, vakti girdiği halde, iftar tehir edecek zor duruma sokmayı, İslam’ın engin şefkatiyle telif etmek zordur.

Ayrıca bunda , Cenab-ı Allah’ın davetine icabette acele etme, müstağni davranmama manası da vardır.Bunun için Peygamber Efendimiz, ümmetini iftarda acele etmeye teşvik etmiş, onu gözünün nuru olan namazın dahi önüne almıştır.Bir hadislerinde : ‘’ İnsanlar iftarı acele yapmaya devam ettikleri sürece, hayır üzerindedirler.’’ Buyurmuşlardır.

İftarı kasıtlı olarak aksatan geciktiren kişiler bilmeden de olsa günah işlemiş sayılırlar.İftarı mümkün mertebe vaktinde açmak gerekiyor.İftar vaktinde yemekten önce mutlaka iftar duası edilmelidir.

Oruçlu bir kimsenin iftarını hurma veya su ile açması sünnettir.Allah Resulü iftarını varsa hurma ile, o da yoksa su ile açarlardı.Daha sonra da akşam namazını eda ederdi.Eğer yaş hurma bulunmazsa kuru hurma ile iftar ederdi.Eğer kuru hurma da yoksa birkaç yudum su içerdi.Peygamber Efendimiz şu tavsiyede bulunmuştur; ‘’ Sizden biriniz oruçlu olduğunda hurma ile iftar etsin.Şayet hurma bulamaz ise, su ile iftar etsin.Zira su çok temizleyicidir.’’

İftar da dua etmenin önemi çok büyüktür.Mesela bazı kimseler vardır ki , dualarına icabet edilir , elleri geriye boş olarak dönmez.İşte bunlardan birisi de iftar vaktinde ellerini Cenab-ı Allah’a açıp yalvaran insandır.Zira Peygamber Efendimiz: ‘’ Üç kişi vardır ki, bunların duaları reddolunmaz.Bunlar oruçlunun iftar vaktindeki duası, adil olan imamın duası ve bir de mazlumun duasıdır.’’ Buyurmuştur.Efendimiz vaktinde okuduğu dua şöyledir: ‘’ Allah’ın senin rızan için oruç tuttum senin rızkınla orucumu açtım.Susuzluk gitti , damarlar ıslandı.İnşallah ecir ve sevap da sabit oldu.’’

7 Nisan 2009 Salı

Ramazanda Fidye Nedir, Önemi ve Neden Verilir

Mübarek Ramazan ayında mümin alemine farz olan orucu bir hastalıktan veya yaşlılıktan dolayı oruç tutma imkanları olmayan kimselerin , 30 gün tutulması farz olan orucun her bir günü için sabah – akşam yani iki öğün bir fakiri doyurmasıdır.

Kefarette olduğu gibi, fidyede de orucu farz olan bir kimsenin fidye sayesinde mükellefiyetten kurtulması hem de toplumsal dayanışmanın önemli bir unsurunu teşkil eden fakirleti doyurma imkanı karşılanmış olur.Allah’ın Kur’an da buyurduğu gibi ;

‘’Oruç sayılı günlerdir.Sizden her kim o günlerde hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar.Oruç tutamayanlara fidye gerekir.Fidye bir fakiri doyuracak miktardır.Her kim de, kendi hayrına olarak fidye miktarını arttırırsa bu , kendisi hakkında elbette daha hayırlıdır.Bununla beraber, eğer işin gerçeğini bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır’’ (Bakara suresi 2/184)

Bazı kurumlar var THY gibi kuruluşlar benim şahsi görüşüm görmediğiniz fakirleri doyurmayın görerek onun imkansızlığını hissdebildiğiniz fakirleri doyurmalısınız.Allah için yapılan her fidye de çok büyük sevaplar kazanmaktadır kimse..Çünkü kimi insanlar fidyeyi 30 günden kurtulmak amaçlı verdiği için bu amaç doğrultusunda belki orucu kalkabilir ama Allah (c.c.)’nin herşeyi görüp bildiğini unutmaktadır.

Fidyelerimizi verirken lütfen çevrenizden başlayınız.Peygamber Efendimiz’in de buyurduğu gibi ; önce çevrenize yardım edin ki Allah’ta size yardım eylesin..Akraban aç gezerken , komşun aç gezerken sen göz yumarsan fidyeni esirgersen Allah’ta seni görmezden gelecektir.Oruca karşılık verilen fidyeyi de vermeden önce gerekli bilgilenmeyi yapmalıdır insanlarımız , çünkü genel de hemen sorumluluğu atmak için üzerinden fidye’nin daha ne olduğunu bilmeden kimlere verileceğini hangi sebepten verileceğini bilmeden vermesi de ayrı bir üzücü durum oluyor..

2 Nisan 2009 Perşembe

Ramazanda Orucun Önemi

Eski zamanlarda yani insanlığın yeryüzüne ilk yayılmalarında Allah’ın bu insanlara uzun ömür verdiği görülmüştür. Rivayetlere göre adem a.s dan sonra 2. Adem babamız olarak da hatırlanan Hz. Nuh a.s bin seneye aşkın ömür sürdüğü bir gerçektir. Bu gibi misaller çoğaltılabiliriz ahir zaman insanlarının ise yani Hz. Muhammed a.s.'dan bu yana geçen süreleri kastedersek insan ömürlerinin 60-70 yaşları arasında değiştiğini görürüz.

Nitekim Allah'ın Resulü Hz. Muhammed 63 yıl ömür sürüp bu dünyamızdan ayrılıp Allah'a kovuşmuştur. Kavuştuğu Müslümanlarca bilinmektedir. İşte biz ahir Müslümanların bu kısacık ömür içerisinde diğer ümmetlerin uzunca sürdüğü ömürlerinde işlenen amellere denk gelecek bin aydan hayırlı Kadir Gecesi'nin Peygamber Efendimizin hatırı için Ramazan ayının içerisine gizli bir inci gibi saklamıştır.

İşte Cenabı-ı Allah'ın ümmeti Muhammed'i ne kadar çok sevdiğini ve ümmete ne kadar değer verdiğini anlamış bulunuyoruz, nitekim bu ulvi gecede işlenen amellerin karşılığını cenabı-ı Allah kat ve kat sevabını vereceği malumdur. İşte Allah ve resulünü sevenler için bulunmaz bir fırsat, Kadir gecesi Ramazan ayının son 3 gün içerisinde olacağını bizlere din alimlerimiz hadis-i şeriflerle müjdelememişlerdir. Ne mutlu Ramazan ayına erişipte orucunu tutanlara ve kadir gecesini ihya edenlere, Müslümanların bu geceyi ibadetlerle yani namaz kılarak Allah'ı zikrederek Müslüman olmanın tadına ermelidirler. Bu nedenledir ki Leyla-i Kadir Gecesi Anadolu coğrafyasında yaşayan Türk milletinin özümsediği ve gelmesini iple çektikleri sayılı gecelerdendir.Çünkü bu geceyi ihya eden bir insan bir gecede seksen yıla yakın bir ibadet ile ömrünü geçirmiş olarak kabul edilmektedir.Bu nedenledir ki her mümin ramazana karşı ayrı bir sevgi ve saygısı vardır. Hatta oruç tutamayan yani hasta olan veya da özürlü olan bu ayda Müslümanlar yiyip içmeyi gizli yerlerde yerler oruç tutanların yanında yemezler.

Bu gösteriyor ki Ramazan ayı Müslümanların kurtuluş ayı olup Kuran-ı Kerim'in de bu ayda indiğini düşünürsek. Bizler için bir umut kapısı ve ışık kapısı olduğunu unutmamalıyız..