25 Ağustos 2008 Pazartesi

Ramazan Bayramı'nda Ne Yapmalı Ne Yapmamalı

Sıkça ziyaret edilen sitelerimiz bölümünde de olan İslamiyet Bilgi Sitesi'nin forum sayfalarında bir din kardeşimiz çok güzel bir alıntı yapmış. Demiş ki hepimiz Ramazan'da oruçlarımızı tutmamız gerektiğini çok iyi biliyoruz ama sadece bu kadar mı. Bunların dışında bayramda neler yapılmalı ve neler yapılmamalı. İşte listemiz.

Ne Yapmamalı?

O halde oruç tutan kişi neleri yapmamalı bir hatırlayalım:

* İftarda çok aşırı yemek yiyoruz. Hem sıhhate aykırı, hem de orucun mantığına aykırı. Oruçlu aç duruyor ki, biraz nefsi zayıflasın, kalbi nurlansın, ruhu kuvvetlensin!

* Gündüz oruç tutup, akşam haram yollardan kazanılmış paralarla orucunu açmamalı

* Özellikle oruçluyken gözüne sahip çıkmalı, harama, namahreme bakmamalı

* Kulağına da sahip olacak, kulağı haram şey dinlemeyecek, harama kulak vermeyecek (özellikle akşamki TV eğlence programlarına dikkat)

* Eline ve diline de sahip olacak, alış-verişe, ticaretine dikkat edecek; eli harama uzanmayacak, dili haram söylemeyecek (gıybet-dedikodu, yalan)

* Ayağına da sahip olacak, ayağı harama ve kötü mekanlara gitmeyecek

* Oruç tutuyoruz diye aç kalınınca, insanın ruhsal istikrârı da biraz sarsılabiliyor. Oruçlu olan sinirli oluyor. Sinirli olunca sağa sola çatıyor, bağırıyor. Sigara alışkını, tiryakisi, oruçlu olunca sigarayı içmediği için bir asabilik bastırıyor; etrafını haşlıyor, üzüyor, vuruyor, kırıyor... Halbuki oruç sabır ibadetidir. Kendisini tutacaktı, böyle şeyler yapmayacaktı

* Teravih namazını, çok rekât çabuk bitsin diye süratli bir şekilde kılmamalı

* Bazıları sahura kalkmayıp "Ben dayanabilirim, akşamdan yer yatarım" diyorlar, sahura kalkmamak da yanlıştır, sahur sünnettir.

* Evde sahurdan sonra, imsak kesildiği zaman, hemen sabah namazını kılıp tekrar yatağa girmemeli.

Hatta bazıları oruç tutuyor ama namaz kılmıyor… Ne acaip bir iş! Namaz alışkanlıkları yoksa bile, hiç değilse oruç vesilesiyle namazlarını kılmalı, kendilerini namaza alıştırmalılar.

* Ramazanda ibadetlerin arttırılması gerekirken, tam aksi yapılıyor ve akşam namazı camide cemaatle kılınmıyor.

Ne Yapmalı?

* Helâl lokma dindarlığın, takvânın temelidir. Onun için lokmanın helâl olmasına çok dikkat etmek lâzım!..

* iftarda da biraz hafif yemeliki, açlığın faydaları, aç durmanın, oruç tutmanın manevî faydaları, maddî faydaları, sıhhî faydaları vücut üzerinde görülsün...

* Teravih namazını, sakin sakin, tâdil-i erkân ile, rükûsuna, secdesine hakkını vererek namaz kıldıran imamların arkasında namaz kılmalı!.. Hırsızlığın en kötüsü namazda rükûdan, secdeden çalmaktır. Yatsıdan sonra kılınan bu teravih namazı gece namazından sayılır. Gece namazının sevabı da çok büyüktür ama, Ramazanda sevap daha da büyükleşiyor.

* Özellikle sahura, uykuyu bölüp kalmak lâzım. Çünkü gece kalkmaya alışma çalışmasıdır Ramazan... Sahura yemek yiyeceğiz diye kalkıp, bir ay sahur vaktinde, seher vaktinde uyanmayı öğrenince, senenin öbür zamanlarında da o güzel vakitte kalkıp ibadet etmeye bir alıştırmadır,

* Sahura kalkıldığı zaman, bir de abdest alınmalı, iki rekât-dört rekât, hanım yemeği hazırlayıncaya kadar, çoluk çocuk sofraya toplanıncaya kadar bir teheccüd namazı kılınmalı. Sahurda kılınan namaz çok sevaptır.

* Sahurdan sonra camide namaz kılmaya gitmeli. Evde kılmak, cemaatle bile olsa, çoluk çocuğu toplayarak cemaatle kılsa bile, camide kılmaya denk olamaz.

Çünkü camiye doğru giderken attığı her adımda bir derecesi yükselir. Her adımda bir günahı silinir, her adımda kendisine bir hasene verilir. Oraya gittiği zaman da, camideki mübarek insanların kazançlarından ona da ortaklık gelir. Camide o mübareklerin kıldığı namazlar dolayısıyla, namazı kabul olur. Evindeki belki kabul olmaz.

Camiye gidemiyorsa, hiç değilse bir müddet başka bir ibadetle meşgul olup sonra kılmalı.

* İftar yemeğini hafifçe geçirerek, fazla vakit kaybetmeden camiye gidilip cemaatle akşam namazı kılınmalı.

Belki de bu listenin hepsine uymak herkes için o kadar kolay olmayabilir ama en azından uymak için çaba sarfetmek bile nice sevaplar kazandıracaktır.

Ramazan Bayramına Bilimsel Bir Bakış

Her ne kadar bunu yapmakta zorlansak da çağımızın en büyük aracı olan bilimsel bakışı kullanarak da Ramazan Bayramının anlamını ve kökenini anlatmamız gerekir.

Tarihi merakları olanlar için Wikipedia ansiklopedisinin Türkçe kısmından Ramazan Bayramının kökeni, tarihi, özellikleri ve Türkiye'de Ramazan Bayramı'nı alıntılayarak anlatalım.

Ramazan Bayramı ya da Şeker Bayramı, İslam aleminde, oruç tutma ayı olan Ramazan'ın ardından üç gün boyunca kutlanan dini bir bayramdır. Hicri takvime göre onuncu ay olan Şevval ayının ilk üç gününde kutlanır. Bayramdan bir önceki gün, Ramazan ayının son günü olan arefedir.

Ramazan Bayramının Kökeni

Arapça kökenli bir sözcük olan "Ramazan", "Ramaza" (çok sıcak olma) kökünden gelir. Bunun nedeni muhtemelen Ramazan orucu ibadeti ilk uygulanmaya başlandığında yaz aylarına tekabül ediyor olmasıdır.[3] Bu bayramda ziyaretçilere, şeker sunmak töresi yerleşmiş bir gelenek olduğu için bayrama, Şeker Bayramı da denir.

Arapçadaki adı 'îd El-fitr'dir (Arapça: عيد الفطر). Fitr kelimesi Arapça'da kahvaltı anlamına gelir ve ramazanın bitimiyle birlikte yapılan ilk kahvaltıyı ifade eder. Ramazan bayramı oruç süresinin bitmesi dolayısıyla yapılan bir tören niteliğindedir. Ramazan Bayramı, Malezya ve Singapur'da Hari Raya Aidil Fitri, Endonezya'da Idul Fitri veya Lebaran, Bangladeş'te ise Shemai Eid olarak da anılır.

Ramazan Bayramının Tarihi

Ramazan Bayramı, Hicret'in ikinci yılından sonra kutlanmaya başlandı. Bu bayramda yapılması gereken tüm törenler ve ibadetler Muhammed bin Abdullah tarafından düzenlendi. İlk ramazan bayramıyla ilgili işlemler de onun tarafından yapıldı.

Ramazan Bayramının Özellikleri

Ramazan bayramının üç ayrı özelliği vardır:

1)Müslümanlar zekat görevini bu bayramda yerine getirir.

2)Müslümanlar arasında karşılıklı görüşme, barışma ve birbirini ziyaret etme ve hediyeleşme adettir.

3)Müslümanlar bu bayramda, özellikle bayram namazından sonra yakınlarının kabirlerini ziyaret ederler.

Ramazan Bayramı, Ramazan ayı boyunca tutulması farz kılınan orucun da sonunu ifade eder. Ramazan ayı biterken, oruç da biter ve Ramazan Bayramı'nın ilk günü olan Şevval ayının birinci gününde oruç tutulmaz.

Ramazan Bayramı'nın bu ilk gününde camilerde bayram namazı kılınır. Bayram namazını yalnız erkekler kılar. Bayram namazından sonra ise hutbe okunur. Namazın bitmesiyle bayrama girilir ve bayrama dair etkinlikler başlar; aile ve arkadaş ziyaretleri, çeşitli eğlenceler gibi. Ayrıca Ramazan Bayramı boyunca müslümanlar, gerek ziyaretlerde gerekse haberleşme teknolojilerini kullanarak birbirlerinin bayramını kutlar.

Türkiye'de Ramazan Bayramı

Ramazan ayı ve bayramının İslam ve Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Ramazan ayı boyunca Türkiye genelindeki büyük camilerin minareleri arasına mahya denilen ışıklı süsler asılır. Ramazan ayının ilk günlerinde genelde "Hoşgeldin ya Şehri Ramazan" benzeri mesajlar gösteren bu süsler, Ramazan ayı boyunca her gece farklı bir mesaj göstermesi için değiştirilir. Ramazan bayramından birkaç gün önce mahyalarda genellikle "Elveda" benzeri uğurlama mesajlarına yer verilir.

Ramazanın son haftasında bayrama hazırlık olarak evler temizlenir, bayramlık elbiseler dikilir. Anadolu köylerinde, ramazan bayramında şenlikler düzenlenir. Davul, zurna, kemençe gibi yerli çalgılar çalınır, halk oyunları oynanır. Bazı yerlerde bayramda yoksullara yemek yedirilir. Şehirlerde, özellikle askerî birliklerin bulunduğu bölgelerde bayramın gelişi topla bildirilir, bayram günlerinin belli saatlerinde (genellikle namaz vakitlerinde) top atılır.

Türkiye'de Ramazan ayı ve bayramıyla özdeşleşen bir başka kültürel öğe de gölge oyunudur. "Hacıvat ve Karagöz" ile gölge oyunu Türk kültürünün önemli bir parçasını oluşturur. Eski zamanlarda, gölge oyunu ramazan gecelerinde insanların en büyük eğlencesini oluşturmaktaydı. Aileler iftardan sonra toplanıp gölge oyunu izlemeye giderlerdi. Her ne kadar bugün bu gelenek pek revaçta olmasa da, halâ Ramazan ayı ve bayramıyla özdeşleşmişliğini korumaktadır. Ramazan'a ilişkin her türlü etkinlik ve çalışmada, gölge oyunu ve karakterleri en baş figürler olarak yer almaktadır.

Ramazan bayramı ailelerin bir araya gelip beraberce eğlendiği, etik anlamda ailenin önemini vurgulayan bir bayramdır. Herkes çok özenli giyinir. Çocuklar bayramlıklarını giyerler. Ramazan Bayramı'nda ailelerin genç bireyleri daha yaşlı olan bireyleri ziyaret eder. Büyüklerin elleri öpülür. El öpen çocuklara büyükleri harçlık verir. Tatlılar, şekerler, çikolatalar ikram edilir. Baklava en çok sevilen ve ikram edilen tatlılardan biridir. Ayrıca küs olanların bayram sebebiyle barışması da bir gelenektir.

Ramazan Bayramı boyunca (3 gün) nüfusunun çoğunluğu müslüman olan ülkelerde genellikle resmî tatil ilân edilir.

Kaynaklar

1) Türk Dil Kurumu sözlük
2)Radikal Gazetesi
3)Oxford Dictionary Of English 2e, Ramadan maddesi

Ramazan Bayramının Anlamı, Neden Kutluyoruz, Neden Oruç Tutuyoruz

Ramazan Bayramı'nın anlamıyla ilgili internette birçok yazı mevcut ama bunlardan en hislisi ve Ramazan Bayramı'nın ruhani duygusunu en iyi vereni muhafazakar kişiliğiyle de tanınan Mehmet Paksu'nun Mübarek Aylar, Günler ve Geceler kitabından alınan yazısı. Bu yazıda, çeşitli din kitaplarından alınan din büyüklerimizin ve peygamberlerimizin sözlerin şahitliğinde Ramazan Bayramının anlamıyla ilgili kafanızdaki soru işaretlerini kaldırmış olacaksınız.

Bayram bir sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve saygı, hislerinin mü'minler arasında alabildiğine canlandığı güzel günlerden biridir. O günde yardımlaşma ve kaynaşma son sınırına varır.

Bayram insanları kaynaştırıp biraraya getiren en güzel vesilelerden biridir. Öyle ki, bayramda şahlanan yardımlaşma ve hediyeleşme ruhu yalnızca hayatta olanlara bağlı kalmaz, dünyadan gidip kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanır. Onların bu dileğini yerine getirmek için mü'minler bayramda kabirleri ziyaret ederler; ruhlarına Kur'ân'lar, Fatihalar ve dualar okuyarak onları da sevindirirler.Ramazan Bayramının mü'minler arasında ayrı bir yeri vardır.

Çünkü Ramazan Bayramı, hergün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder. Bir ay gibi uzun bir süreyle, özellikle Ramazan'ın yaz mevsimine denk geldiğinde sıcak günlerde nefislerine oruç tutturan mü'minler, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluktan kurtulmanın sevincini Ramazan Bayramında yaşama imkânına kavuşurlar.

Ramazan ve Kurban bayramları Hicretin 2. yılından İtibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ramazan orucu da ilk defa bu yıl farz kılınmış, bu ayı oruçla geçiren rnü'minler sonraki ayın (şevval) ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Bu sebeple bu bayrama Ramazan Bayramı denmiştir.

"Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır"(1) mealindeki hadise dayanarak Ramazan ve Kurban bayramları bayram namazlarının kılınmasıyla başlar.

Hz. Peygamber, "Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir"(2) buyurmuştur.

Ramazan Bayramım da bu manada bir gün olarak kabul etmiş ve bu bayramı Ramazan orucunun iftar günü olarak nitelendirmiştir.(3) Bu sır içindir ki, Ramazan ve Kurban Bayramlarında oruç tutmak haram kılınmıştır. Bir gün önce oruç bozmak haramken, bir gün sonra oruç tutmanın haram olması, mü'minlerin düşünce ve duygu dünyasında nimetlerin gerçek Sahibini hatırlatan en etkili bir sebeptir.

Herkes bir gün önce kimin emrine uyarak oruç tutuyorsa, bugün de Onun rızasına uyarak orucunu açar. Ve Onun gerçek nimet Sahibi olduğunu hakkıyla idrak ederek, gerçek bir şükre yol bulur.

Bayram bir aylık orucun toplu bir iftarı olduğu için, günlük iftarların sünnet türünden âdabı bayramda da yerine getirilir. Nitekim orucunu tatlı bir şeyle açmayı adet edinen Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Ramazan Bayramına da tatlı yiyerek başlarlardı. Bayram sabahında hurma gibi bir tatlı ile bir aylık oruçlarını açmadan evlerinden ayrılmazlardı. (4)

Her vesile ile bizleri ibadete ve ahiret amellerine teşvik buyuran Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, yılın iki bayram gecesinde kalkıp ibadet etmeyi tavsiye ederlerdi. Bu gecelerde uyanık bulunmanın, kalbin uyanıklığına vesile olduğunu bildirirlerdi. Bunu bir hadis-i şeriflerinde şöyle ifade etmişlerdi:"Sevabını Allah'tan umarak iki bayram gecesinde kalkıp ibadet eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez." (5)

Bayramlar saadet asrında da bambaşka bir hava ve neş'e içinde yaşanırdı. Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bayram sabahında namazgaha çıkardı. Peygamber hanımlarının da, diğer hanımlar ve kızlarla birlikte namazgaha çıkması istenirdi. Kadınlar cemaatin arka tarafında yer alırlardı.(6) Kılınan bayram namazından sonra Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam cemaate hitaben bir hutbe okuduğunu anlatan îbni Mes'ud (r.a.) devamla şöyle der:

"Resuîullah Aleyhissaiâtü Vesselam üzerine şehadet ederim ki, o namazı hutbeden önce kıldı. Sonra hutbe okudu. Daha sonra kadınlara işittiremediğini düşünüp onların yanına geldi. Onlara hatırlatmalarda bulundu, öğüt verdi ve sadaka vermelerini emretti.

Bilal de elbiselerini açmış, vermelerini işaret etmekte idi. Kadınlar yüzük, halka ve diğer kıymetleri şeyleri atmaya başladılar." (7)

Bu hadiseyi anlatan sahabilerden biri, "Kadınların bu verdikleri Ramazan Bayramı zekatı mı idî?" sualine şöyle cevap verdi: "Hayır, lakin o vakit verdikleri bir sadaka idi. Kadınlar yüzüklerini atıyor ve atıyorlardı."(8)

Aynı olaya işaret eden Ebu Saidi'l-Hudri de (r.a.) bayram gününde en çok sadaka verenlerin kadınlar olduğunu anlatır.

Ramazan Bayramı, bağışlanmış olmanın bir sevinç işaretidir. Bu bağışlanma müjdesini insanlara melekler veriyor.

Sa'd bin Evs el-Ensârî anlatıyor: Resulullah Sallal-lahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur.
Ramazan Bayramı sabahı melekler yollara dökülür ve şöyle seslenirler:"Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz. O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükâfatlar verilir. Siz gece ibadet etmekle emrolundunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emrolundunuz, orucu tuttunuz ve Rabbinize itaat ediniz, mükâfatınızı alınız.

"Bayram namazını kıldıktan sonra bir münadi şöyle seslenir:"Dikkat ediniz, müjde size! Rabbiniz sizi bağışladı, evlerinize doğru yola ermiş olarak dönünüz. Bayram günü mükâfat günüdür. Bugün semâ âleminde mükâfat günü olarak ilan edilir."(9)

Bayram günleri sevinç günleri olduğu için, bu sevincin açıkça gösterilmesine vesile olacak meşru oyun ve eğlencelere de müsaade edilmiştir. Bu hususta Müslim'de ayrı bir bab ayrılmış ve misaller verilmiştir. Bunlardan birinde Hazret-i Âişe (r.a.) şöyle anlatır:

"Bir grup Habeşli, bir bayram günü mızrak ve kalkanlarıyla gösteriler yaparken rakseder gibi oynuyorlardı. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam beni çağırdı. Başımı onun omuzuna dayadım. Bu vaziyette onların harp oyununa bakmaya başladık. Ta onlara bakmaktan ilk vaz geçen ben oluncaya kadar."(10)

Ancak bayramdaki sevincin gaflete dönüşecek kadar taşkınlığa varmaması lazımdır. Eğlence meşru dairede olmalı ve günah unsurlarını taşımamalıdır. Esasen bayram Allah'ın bize verdiği İlahi bir ziyafettir. Bu bakımdan, bayram gününde en çok Allah'ı hatırlayıp şükretmeye ihtiyacımız vardır. Zaman şeridi içinde bayram yeni bir değişimin başı, bir dönüm noktası ve bir muhasebe vaktidir. Ömürden bir yılın daha geçip gittiğini, kabir alemine doğru bir adım daha yaklaşıldığını hatırlatan vesilelerden biridir.

"Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istila edip gayr-i meşru daireye sapmamak için, rivayetlerde zikrullaha (Allah'ı zikretmeye) ve şükre azim tergibat (büyük teşvikler) vardır. Ta ki, bayramlarda o sevinç ve sürür nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir,, gafleti kaçırır." (11)

Nitekim büyük cemaatler halinde kılınan bayram namazları esnasında getirilen tekbirler, gafletin giderilmesine ve şükür vazifesinin yerine getirilmesine en büyük bir vesiledir. Sadece bir ülke halkının değil, yeryüzünde sayısı milyarlara varan Müslümanların hep beraber aynı anda tekbir getirdiklerini hayal ettiğimizde, karşımıza çıkan muhteşem tablo, bayramlarımızı kâinat çapında bir manaya kavuşturur. O anda adeta yeryüzü tek bir ağız olur, tekbir getirip namaz kılar gibi bir hale bürünür. Misâl âleminde birleşen o seslerin bir anda yeryüzünden yükselişi, adeta muhteşem bir koro halinde dünyamızın göklere doğru tevhidi haykırmasıdır.

Bu muhteşem manaların yaşandığı bayram günlerinde küçük meselelerden çıkan kırgınlıkların, dargınlıkların ne önemi olabilir? Onun için bayramda her mü'minin kardeşleriyle kardeşlik sözleşmesini yenilemesi, kuvvetlendirmesi, fakirlerin yardımına koşması, çocuklarını sevindirmesi lazımdır ki, o manalar yaşanan hayata geçsin.Bayramların asıl süsü ve zineti tekbirlerdir. Getirilen her tekbir ruh ve gönüllerde manevi coşkuyu ve heyecanı canlandırır. Kulu, Rabbinin azameti karşısında yüce duygulara taşır.

Ebû Hüreyre anlatıyor:Resulullah Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:“Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.” (12)Bayramlara sünnet çerçevesinde hazırlanmak bu âdeti de ibadet haline getirir, bu sevinç günlerini biri iman şuuru içinde geçirmeyi temin eder.Bunun için sünnette yer aldığı gibi bayrama önceden hazırlanmak, temiz ve güzel elbiseleri giymek, gusletmek, misvak kullanmak veya dişleri fırçalamak, güzel kokular sürünmek, güler yüzlü olmak, namazdan önce Ramazan Bayramında hurma vb. tatlı bir şey yemek bugünlerimize ayrı bir mana kazandırır.Asıl itibariyle fıtır sadakası olarak bildiğimiz fitre de bayram günü verilir. Ramazan ayı içinde verilmemişse fitrenin de o gün verilmesi gerekir. Zaten Ramazan Bayramının hadislerde geçen adı "İydü'I-fıtr", yani Fıtr Bayramı demektir. Yaratılışın gereği olan kulluk görevleri yapıldığı için bu adı almıştır.

Bayramların en güzel şekli tanısın tanımasın mü'minlerin tokalaşarak, kucaklaşarak birbirleriyle bayramlaşması, bayramlarını kutlaması ve tebrikleşmesidir. Saadet Asrında Sahabiler birbirleriyle "Bârekâllâhü lenâ ve leküm" diyerek bayramlaşılardı, yani "Allah bizden de, sizden de kabul etsin" dedikleri rivayet edilir.(13) Bu tebrikleşme bizim dilimizde "Bayramınız mübarek olsun, bayramınızı kutlu olsun, hayırlı bayramlar" gibi sözlerle ifade edilir.

Kaynaklar
1) Buhârî, İydeyn: 3; 'Müslim, edâhi: 7.
2) Ebu Davud, Şavm:50; Tirmizi, Savm:59; Nesai, Menasik:195.
3) îbni Mace, Sıvam: 32.
4) A.g.c., Siyam: 49.
5) A.g.e., Siyam: 67.
6) Müslim, Selatü'l-İydeynyn: 11.
7) A. g .e., Salatü'l-lydeyn, 2.
8) A.g.e., Salalü'l-İydeyn, 3.
9) el-Tcrgîb ve't-Terhîb Trc. 2:332.
10) Müslim, Salatiül-îydeyn, 20.
11) Lem’alar, 230.
12) et-Tergîb ve't-Terhîb Trc. 2:332.

Ramazan Bayramı Yaklaşıyor

Ramazan Bayramı'na yaklaştığımız bu günlerde, bu mübarek bayramla ilgili bilgileri tek bir yerde toplamak istedik. Bu blogda da Ramazan Bayramı'yla ilgili tüm bilgileri bulacaksınız. Bu bayramın İslamiyet için ne ifade ettiğini, namaz, sahur ve iftar saatlerini, Ramazan boyunca takip edebileceğiniz menüleriyle her daim kullanabileceğiniz bir kaynak yaratmaya çalışacağız. Bunun dışında sizden gelen yazılara da yer vermek istiyoruz, Ramazan Bayramı'yla ilgili burada yazılmayanları ya da kendi duygularınızı paylaşmak isterseniz, sitemizde yayınlamaktan mutlu oluruz. Umarız beğeniyle takip edeceğiniz bir site olur.

Herkesin şimdiden Ramazan'ı mübarek olsun, Allah bütün oruçları kabul etsin